Transaksiyonel analiz (TA), bir diğer deyişle işlemsel çözümleme yaklaşımı; kişisel olarak gelişmeyi, değişimi sağlamak amacıyla kullanılan sistematik bir psikoterapi ve kişilik kuramıdır.
Günümüzde transaksiyonel analizden, bir kişilik kuramı, iletişim kuramı ve psikoterapi kuramı olarak yararlanılmaktadır.
TA, bir kişilik kuramı olarak psikolojik yapımızın nasıl olduğunu ortaya koyar. Psikolojik yapımızı ortaya koyarken “ego durumları” olarak bilinen bir modelden yararlanır.
İnsanların günlük yaşamlarında kurdukları iletişimin analiz edilmesinde bir yöntem olarak TA’dan yararlanılabilir. Bu bizlere hem kendimizi hem de iletişim kurduğumuz kişileri yeni bir bakış açısıyla derinlemesine analiz etme olanağı sunar.
TA, iş hayatında yaşanan olumsuzluklar, kendini tekrar eden olaylar, ikili ilişkilerde yaşanan çatışmalar gibi birçok günlük yaşam problemlerinin çözümünde ve her tür psikolojik bozukluğun tedavisinde gerek bireylerle, gerek gruplarla uygulanabilir bir terapi modeli olarak da karşımıza çıkar.
TA belli felsefi varsayımlara dayanmaktadır. Bu varsayımlar;
- İnsanlar OKEY’dir.
- Herkesin düşünme kapasitesi vardır.
- Yaşamında ne olacağına herkes kendi karar verir.
İnsanlar OKEY’dir:
Sen, ben, o kısaca hepimiz türlü özelliklerle birbirimizden farklıyız. Fiziksel özelliklerimizle, olaylara verdiğimiz tepkilerle, düşünme biçimimizle, tercihlerimizle, becerilerimizle birbirimizden ayrılırız. Ancak ortak bir kabulle diyebiliriz ki; herkes eşittir. Herkesin eşit olduğunu kabul ederiz fakat herkese aynı davranmayız. Herkesin varlığına kabul veririz. Bu kabul durumunda olmak insanlar OKEY demektir.
Herkesin düşünme kapasitesi vardır:
Beyin hasarı olan insanlar hariç herkes çevrelerine ve kendilerine ne olduğunu anlayabilme kapasitesine sahiptir. Aynı zamanda her birey kendi kapasitesiyle hayattan ne istediğine karar verebilme yetisine de sahiptir.
Yaşamında ne olacağına herkes kendi karar verir:
Doğduğumuz ilk andan itibaren insanlar bizim üzerimizde bir takım etkilerde bulunurlar. Durumlar, olaylar insanların yaşamlarında benzerlikler gösterebilir. Örneğin birçok kişi işini kaybedebilir, boşanma, ebeveyn kaybı gibi durumlar yaşayabilir. Fakat her bireyin bu durumlar karşısındaki tepkileri farklıdır. Hangi olaya nasıl bir tepki vereceğine kişinin kendisi karar verir. Çevre, insanın ne hissedeceğine nasıl davranacağına, hangi kararları alacağına karar veremez. Tüm bu kararlar kişinin kendi tekelindedir. Kararlarımızı kendimiz aldığımız gibi kararlarımızı değiştirebiliriz de. Geçmişte hatta küçücük bir çocukken aldığımız kararlar yetişkin halimizde bize rahatsızlık verecek durumlara yol açıyorsa farkında olmadan aldığımız kararları tespit edebilir ve bunları bizi rahatsız etmeyecek, belli konfor alanları yaratacak, olayları isimlendirmemizi etkileyecek daha uygun kararlarla değiştirebiliriz.
TA kuramının dayandığı temel anlayış, Eric Berne’ ün hoş bir ifadesiyle özetlenmektedir: “İnsanlar dünyaya prens ve prenses olarak gelirler, ancak daha sonra kurbağaya dönüşürler. Tedavinin amacı da, insanların yeniden prens veya prenses olmalarına yardımcı olmaktır.
Bu prens ve prensesleri yaşamla tekrar buluşturmak için nereden başlamalıyız sorusu sorulduğunda karşımıza kuramın “ego durumları modeli” çıkar.
Yaşadığımız bir günü gözden geçirelim. Savrulduğumuz davranışları ve çeşitliliğini düşündüğümüzde kendimizi bir çocuk gibi davranırken yakaladığımız, çocuk gibi hissettiğimiz anlar oluyor mu? Günün herhangi başka bir anında ebeveynlerimizden birine dönüştüğümüz, onlar gibi davranıp hissettiğimiz oldu mu? İlerleyen başka bir anda erişkin, gerçekçi, objektif ve anda kalabilen bir yetişkin gibi kendimizi yakaladığımız anlar tanıdık mı?
Ebeveyn Ego Durumu: Ebeveyn, insanın kabaca ilk beş yılı olarak kabul ettiğimiz erken yaşlarında, sorgulanmadan kabul edilen, dayatılmış dış olayların beyindeki kayıtlarının muazzam bir koleksiyonudur (Harris,2012).
Bireyin yaşamında karşılaştığı ebeveyn figürlerinin duygu, düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır (Akkoyun,2012).
Kişinin yaşamında anne, baba, büyükanne, teyze, öğretmen gibi bakım aldığı, otorite olarak kabul ettiği, modellediği duygu, düşünce ve davranış kayıtlarının tamamı ebeveyn ego durumunu oluşturur.
Çocuk Ego Durumu: Dış olaylar ebeveyn dediğimiz veri bankasına kaydolurken aynı anda küçük çocuğun görüp duyduğu şeylere verdiği yanıtlardan oluşan iç olayların kaydıdır (Harris,2012).
Çocuk ego durumu bireyin yaşamla baş etmek üzere kendi potansiyelini işe koşarken kendisinin oluşturmuş olduğu ve çocukluğundan da izler taşıyan duygu, düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır (Akkoyun,2012).
Çocuk, günlük yaşamda ihtiyaçlarının karşılanmasını ilk sıraya koyan bir ruh halindedir. Her durumda içinden geldiği gibi davranır. Mutluysa güler, üzgünse ağlar, kızarsa küser. Çocuk ego durumu, bireyi ayakta tutan temel ihtiyaçların (beslenme, eğlenme, çoğalma vb.) karşılanmasından sorumlu olan ego durumudur.
Yetişkin Ego Durumu: Yetişkin ego durumu şu andaki gerçeğe uygun olan ve diğer iki kategoriden özerk duygu, düşünce ve davranış örüntüleri takımıdır. Çocuk ego durumundan farklı olarak, nesnel verileri işleyerek yaşamda karşılaşılan her türlü problemin çözümüne yönelik yaşantılardan oluşmaktadır (Akkoyun,2012).
Yetişkin olmak demek doğrudan burada ve şimdi tepkisi içinde duygu, düşünce ve davranışları yaşamak demektir (Stewart,2012).
Yetişkin ego durumu, şimdi ve burada olmak demektir. Kişi erişkin bir insan olarak kaynaklarını kullanır. Geleceğe veya geçmişe sıçramadan, yalnızca bugünün verileriyle bir sonuca ulaşır.
TA kuramının temel kavramlarının bilgisine sahip olmak günlük yaşam sorunlarının çözümüne katkıda bulunur. Yaşama başka bir gözle bakmayı, olayları başka bir yönden ele almayı da beraberinde getirir.
Kişi TA, başka bir deyişle işlemsel çözümleme yaklaşımının temel kavramlarıyla kendisini, etrafını, olayları analiz ettiğinde yaşamında tökezlemesine sebep olan taşları önce görür, taşlara takılıp tökezler fakat ismini koyar başka bir deyişle artık o taşların farkındadır. Sonra bu taşlara takılsa da daha çabuk sıyrılır ve devam eder. Sonra bir gün o taşların olmadığı başka bir yolu tercih eder. Bu nedenle TA kavramlarının farkındalığı, gündelik yaşamımızdaki sorunlara başka türlü yaklaşmamıza olanak verir.
Transaksiyonel analizde kişinin içine dönmesi, yaşantılarını, tepkilerini, duygularını yeniden değerlendirmesi ve isimlendirmesi, bu sürecin sonunda da yeni kayıtlar oluşturması bu terapi yönteminin en üst beklentisidir.